15 Şubat 2020
Derleyen: Sevil Mıdık, Esma Karakurt, Fatma Aktan
14 Şubat’la bir kez daha gündeme gelen AŞK ve dolayısıyla evlilik, cinsellik konularını, ENGELLİ olarak tanımlanan bireyler nasıl yaşıyor? Yaşayabiliyor mu? sorularını deneyimlerimiz üzerinden konuştuk.
İyi Sosyal Kooperatif Girişimi üyelerinden %98 bedensel engelli Mediha Bozkır “Sen evlenemezsin!” denmesine ve karşısına çıkarılan hukukî engellere rağmen evlenip mutlu olmayı başarmış (sonrasında maalesef eşini kaybetmiş) sıradışı bir kadın olarak yaşadıklarından bahsetti. Bakım hizmeti alanların, her yetişkin gibi sevmeye, sevilmeye ihtiyacının olduğunu bir kez daha dile getirdi. Hizmet verenlerin buna müdahale etmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Mediha: Aşk sadece cinsellik olarak anlaşılmamalıdır, insanın bir başkasının sıcaklığını hissetmesi, başka bir birey tarafından anlaşılması, destek görmesi olarak anlaşılmalıdır. Bireyin iyi yaşaması gerekir, mesela bana evlenemezsin dediler ancak ben evlendim.
Sivas’ta yaşayan bir başka üyemiz serebral palsili Umut Koşan da, aşkın iki kişi arasında yaşandığını, üçüncü kişinin müdahil olmaya kalkmasının abesliğine vurgu yaptı. Özellikle ergenlik çağında kız ve erkek çocuklara uygulanan çifte standartlı tavrın engelli gençlerde bambaşka bir boyutta nasıl yaşandığını anlattı.
Umut: Mesela gözünüzü kapatın. Partnerinizle birlikte olduğunuz ilk an’I düşünün. Ne hissettiniz? Ilişki iki kişi arasında ise neden üçüncü kişiyi dahil ediyoruz? Toplumsal önyargıyı bırakmak gerekiyor. 3.kişinin dahil olmasını toplumsal kaygıyı bırakarak çözebiliriz. Bu tıbbi modelin dayatmasıdır. Tıbbi model ile cinsellik politikasını da belirlemiş oluyoruz. Erkek egemen bir toplumda ya da avrupa yapısında bir toplumda bir erkeğin babalık rolüne veya bir kadınının annelik rolüne ahip olup olmaması tamamen cinsel politika etkisidir. İki kişi cinselliği yaşıyorsa 3.kişinin algıları neden işin içine girer ki? Ergenler daha fazla cinsel yoğunluk yaşayabiliyorlar. Bu ergen engelli ise dürtüsellik olarak görülebiliyor ve psikiyatriye kadar götürebiliyor. Engelli bireyin de aşk, seks ihtiyacı/isteği olabiliyor. Bu tamamen kişiye özel olmalı, toplumsal kanıtlama ihtiyacı olmamalı.
Evlendikten sonra psikiyatrik tanı alan Hakan Bilgin eşinin ve kızının desteğinin iyileşmesindeki katkısına değindi.
Hakan: Bakırköy RSHH’ne 14 kez yatışım yapıldı, 13 kez EKT tedavisi aldım. Şizofreni tanısı aldım, şu anda da bipolar tanısı konulmuş durumda. TRSM’ye takiplerim için gidiyorum. Evliyim, bir kızım var, kızımdan bir torunum var. Evlilikten dört yıl sonra kızım 2 yaşındayken bana şizofreni tanısı konuldu. Dışlanma, damgalanma sorunuyla karşılaştım. Bu artık delirdi, kafayı yedi dediler. İyileşmemdeki en büyük rol eşimindir. Nerede bir kız çocuğu veya kadın görürsem eşimi ve kızımı hatırlarım. Bu nedenle evlilik, eşlerin desteği normal (!) bireylerde olduğu gibi psikiyatrik tanısı olan bireylerde de çok önemlidir.
23 yaşında otizmli gencin annesi Sevil Mıdık ise oğlunun ergenlik sürecini, cinsel dürtülerini, bunları nasıl yaşadığını açık açık anlattı.
Sevil: Engelli birey bedenine dokunulmasını istemez. Bedenine dokunmadan önce izin almalıyız, bu izin yaşa, kişiye, bireyin özelliğine göre değişir. Ebeveynler engelli bireye bakım verirken engellinin hayatına yönelik çok söz sahibi olarak görüyorlar kendilerini, çok karışıyorlar. Engelli bireylerin ailelerinin/bakım verenlerinin de nefes almaya ihtiyacı var. Sistemin onlara psikososyal destek sağlaması gerekiyor.
Fikret: Aşk zaten başlı başına engellilik halidir. Aşk, engellilik kapsamında, ayrı bir başlık olarak ‘engellide aşk’ olarak ayrılamaz.
Onur: Bazen aşık mıyım, bağımlı mıyım bunun ayrımını yapamıyorum. Destek bulamıyorum, bir destek olsa iyi hissettirecektir. Topluma adapte olmada bile zorluklar yaşıyoruz.
Söyleşimize gösterilen ilgi yoğundu. Çözüm arayan ebeveynler, konuşmacıları dikkatle dinleyip not alan, sorular soran sosyal hizmet öğrencileri bizi sevindirdi. Çünkü bu söyleşiyi düzenlemekteki amacımız; duyguları, dürtüleri, cinsellikleri ve cinsiyetleri yokmuş gibi davranılan engelli bireylerin neler yaşadığına dikkat çekmekti. Galiba amacımıza ulaştık.
Dinleyenlere neler kaldı?
Sempozyuma katılan ve daha sonra kooperatif ekibine dahil olan Esma Karakurt, kendine kalanları böyle derledi:
“Aşk Engellilemebilir mi?” toplantıdan anladığım aşk biraz engellenebiliyor. Aşk evlilikle, yasalarla, doğallaşmış inançlarla engelleniyor, üstü kapanıyor, çarpıtılıyor. Bunu engelli, engelsiz hepimiz çoğu zaman farkında olmadan, kastımız olmadan yapıyoruz. İçimizden geldiği gibi davranıp, duygularımızı tanıyarak yaşayamıyoruz. Düşüncelerimiz ve gelenekler yolumuzu bizden daha gelmeden önce şekillendirmiş oluyor.
Kişisel olarak düşündüğüm engelli insanlar ile çok fazla ortak noktamız var. Onur’u, Umut ve Fikret Beyleri dinlediğimde fark ettim. Yasaklar benzer, ama engelli iseniz daha fazla engelleme ve önyargılara maruz kalıyorsunuz. Sizin için sizden daha fazla bilgili olanlar sizin iyiliğiniz için alanı tanımlamış. O sınırlar da kalın, rahat edin! Fakat Umut Bey hiç de bu sınırlara razı değil ve bunları tanımak istemiyor. Hatta bu kabulleri defelarca yanlışlamış. Aşık olmuş, evlenmiş, çocuk yapmış, çalışıyor. Yani yaşıyor. Ben aşina olmadığım için söylediklerini anlamakta zorlandım. Birlikte daha çok vakit geçirmeye ihtiyacım var.
Engelli insanların cinsel hayatı olması gerektiğini hepimiz biliyoruz, ama bunu pratikte duymaya alışık değiliz. Bu toplantıda bu konuda konuşmaya herkesin ihtiyacı olduğunu görmüş olduk. Kapı açıldığında hepimiz geçeceğiz, ama kapıyı açan biri lazımmış.
Onur’un ilişki kurmaya dair endişeleri var gibiydi. Fazla yakınlaşmak, bağımlı olmak, aşk mı bağımlılık mı diye tereddüt etmek, ama ilişki olmadığında da diğerlerinden, üniversitede akranlarından, farklı olmanın getirdiği “tuhaflık”, eksiklik hissi. Ne aşkla ne de aşksız! Gönül ilişkileri insanı böyle sersemletiyor. Bu uzman(!) görüşü ve büyük deneyimlerimin çıkarımı değil! Öyle işte. Ayrıca tanı olarak Onur’un portföyünün geniş olduğunu öğrenmiş olduk. Ruh sağlığı sorunları çoğu zaman görünmeyen engellilik yarattığından mıdır tanısının merak konusu olması normal sanırım. Konuşması çok tutarlı ve yaşıyla uyumlu olduğundan yanlış gruba gelmiş gibi tanıyı teyit etmek gerekti. Göstermiyordu, ama resmen bipolar, şizofreni ve psikozun tozunu yutmuşmuş. Anlamamamız bizim eksiğimiz olsun.
Toplantıdan anladığım Engelliler kendileri adına konuşmalı, talep etmeli ve hazır “formüller” yerinden edilmeli.
Katılımcılarımızdan SEPARİNDER başkanı Cengiz Uzun’un söyleşi sonrası Facebook hesabında yazdığı yazı bizi hem mutlu etti hem de bundan sonrası için motive etti. Kendisine teşekkür ediyoruz.
O yazıdan bazı bölümleri paylaşıyoruz:
“Ev ortamında ya da dernek ortamında konuşamadığımız şeyleri 30-40 kişilik bir gurup içerisinde rahatlıkla konuştuk.”
“Benim için toplantı önemliydi. Fizyolojik temel bir ihtiyaç olan cinsellikle ilgili ergenlik döneminde davranış ve tutumlarımız neler olacak? Otizmli ya da serebral palsili çocuklarımızı daha doğru nasıl yönlendirebiliriz ve süreci daha sağlıklı nasıl atlatabiliriz? Özel gereksinimli bireyler sevgiyi nasıl hissederler, onlar için sevgili ne demektir, aşık olmak ne demektir, sevgi bir dürtü müdür, doğal ihtiyacın icabı mı oluşur, duygusal olarak sevgileri nasıl oluşur, evlenebilirler mi, aileler anlaşarak onları evlendirebilirler mi, hukuki yapı nedir, aileler olarak erişkin olan çocuklarımıza nasıl davranışlar sergileyeceğiz, topluma onların ergenlik ve sonrası dönemdeki cinsel davranışlarını nasıl anlatacağız, banyolarını nasıl yaptıracağız, kim yaptıracak, banyoda bile vücutlarına temaslar nasıl olmalı, özel gereksinimli bireyin cinsel ihtiyacı karşılanmalı mı, nasıl karşılanır, karşılanmazsa bu bireylerde neler oluşuyor, tecrübeli aileler bu dönemi nasıl atlatmış yada atlatamamışlar, hangi travmalar oluşmuş? Yığınla sorun, yığınla başlık vardı. Ötelediğimiz, konuşmadığımız, geçiştirdiğimiz, yok saydığımız yeni problemler doğuran bir dünya başlıkta sorunlarımız var. Bu toplantı beni sevindirdi.”
“Ayrıca aileler tecrübelerini paylaştı. Aşk ve evlilik yaşayan engelliler deneyimlerini anlattılar. Delikanlı yaştaki İbrahim ve Mehmet Emin ise oldukça rahat bizlerle konuyu konuşabildiler. Çok rahatladılar ve mutlu oldular. İlk defa cinsel bir mevzuyu bu kadar açık ve net bir şekilde dinlemişlerdi ve çok hoşlarına gitti. Lütfen bu toplantılara katılın. Lütfen tecrübelerinizi paylaşın.”
“Hayatı kendimize ve özel gereksinimli bireylere zindan etmeyelim.”
Dikkatinizi birbirimizi anlamaya verebilirsek, hepimiz için hayat çok daha kolay ve keyifli olacaktır.