21.04.2021 / Umut Koşan
Bu başlık, medyanın “günah keçisi”ne dönüştürüldüğü düşüncesini akla getirse de, toplumsal bir gerçekliğin dışa vurumunun ifadesi. Bunun nedeni toplumsal ön yargı ve dışlama argümanlarını besleyen, yazılı medyanın “haberi başlığı okutur” anlayışı ile görsel ve işitsel medyada kullanılan dilin gizli özne olması. Bu dilin mağduru, kadın ve engelliler olduğu kadar çeşitli nedenlerden dolayı görmezden gelinen ve sorunları yok sayılan psikiyatrik teşhis almış bireyler.
Psikiyatrik teşhislerin medya diliyle “tıbbi damgalama”ya dönüştüğü son örnek, 15 Şubat’ta Samsun’da Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde tedavisi gören Arife K.’nın Nadiye Y.’yi öldürmesi olayının medyada yer veriliş şekli.
Olay, ana akım diye adlandırılan yaygın medyada “Hastanede şizofreni hastasını yastıkla boğan kadın: Ölümü hak ettiğini düşündüm, üzgün değilim.” diye verildi.
Basın etiğini ve hasta mahremiyetini ihlal ederek kullanılan bu dil, yaratılan meşru linç ile “kim” oldukları değil teşhisi önemli olan “tıbbi” damgalanmışların yaşamında acaba neleri ihlal ediyor? Sorduk.
Bu haber size nasıl hissettiriyor?
Mideme yumruk yemiş gibi oldum; nihayetinde teşhislim, türdeşim gitmiş, hastayken tıpkı bizim gibi olan birini öldürmüş. İnsanlar, yakınlarını iyileşsin diye emanet ettikleri hastanede kaybettiler. Gene iyileşmek için orada bulunan kadın, psikotik bir korku yaşamış ve kimseye anlatamamış. Aklıma bir psikozumdaki korkunun muazzamlığı, sanrının işkencesi geliyor ister istemez… “Nasıl olur da, nasıl olur da bir hastanede, etraf tıp personeli kaynarken; bu korkusunu yani belirtisini söyleyecek kadar güvende hissetmez kendini?” diye öfkeleniyorum bu olaydaki sorumluluk sahiplerine.
Bu tür haberler size sosyal hayatta nasıl yansıyor?
Bu haberlerin günlük hayatıma “direkt şu” denebilecek bir yansıması yok, çünkü ben açık bipolar olarak yaşıyorum ve hayatımdaki insanlar benim yanımda bu tür konularda düşünerek konuşmaları gerektiğini akıl edebiliyorlar genelde. Ama medyada ve sosyal medyada her an “ruh hastası” ifadesinin hakaret olarak kullanıldığını görüyorum. Ha bire sokaktaki insanlar, gazeteciler, ünlü isimler, siyasetçiler, dizi karakterleri vesaire; tecavüzcüye, katile saydıracak diye teşhisler dahil, tüm isimlerimizi ağızlara sakız ediyorlar. Sokakta yürürken de evde kendi seçtiğim medya mecrasını dinlerken de hep kötülükle ilişkilendirildiğimiz hakaretamiz bağlamlandırmayla karşılaşıyorum. Bu dilin yanına bir de bipolar teşhisi nedeniyle binlerce insanın iş yerinden atılması, bazı şizofrenlerin mahallelerinden kovulmaları, birçok psikiyatri hastasının şiddete uğraması gibi somut bilgiler gelince… Her an güvenlik alanımın ihlal edilmesi söz konusu; devamlı ayrımcılık ve sözlü taciz altında yaşadığımı, zamanında bazı haklarımın gasp edildiğini, tam da teşhisim nedeniyle şiddete uğradığımı unutmaya fırsatım kalmıyor.
Habere okuyucu gözüyle baktığınızda nasıl etki ediyor? Bir bipolar olarak baktığınızda bu tür haberler sizde nasıl bir etki yaratıyor?
Bipolar olmasaydım, bu teşhisin bahsi geçen şiddet olayının mutlak sebebi olduğunu sanırdım muhtemelen. Bipolar olmadan bilemeyeceğim için diğer faktörlerin varlığını ya da belirleyiciliğini sorgulayamazdım bile. Öte yandan bipolar güneş gözlüğü gibi birşey değil, takıp çıkaramam; onun için de bilemem, bipolar olmayan okuyucular için etkisi nedir bu haberin. Bahsi geçen kişiler adına endişeleniyorum ben. Ama en çok da söz konusu edilen nöroçeşitli adına. Bahsi geçen kişinin tedavi altında olup olmadığını, tedavi altında ise ne zamandır tedavinin işe yaramadığını, hastanın tedaviye erişiminde sıkıntı olup olmadığını, hasta tedaviyi reddediyorsa neden o sağlık hizmetini reddettiğini, ne tür sanrıları olduğunu, mahkemede ve cezalandırma sürecinde nelerle karşılaşacağını merak ediyorum bir de.