İYİ Sosyal Kooperatif

Ortaya Karışık Ruh Halleri: Bir Değişik Değerlendirme

Her yanımızın, Sennett’in tanımlamasıyla, boş kamusal alanlarla çevrildiği günümüzde, bulması çok zor bir şey gerçek kamusal alan. Ama yerelden örgütlenmesiyle Gazhane’de işlerin değiştiğini birebir kendi sergimizde görme şansına sahip olduk. Bu kamusal alanı bizim için tutabilmiş ve tutmaya devam eden (ve umarım her şeye rağmen tutmaya devam edecek) Gazhane Çevre Gönüllülerine ne kadar teşekkür etsek az. İyi ki varsınız…

Herkesin (ama herkesin) ruh hallerinin çok çok karışık olduğu, içinden geçtiğimiz şu zamanlarda daha sergiyi kurmamız bitmemişken içeri girmeye başlamış izleyici kitlemiz bizi bir hafta boyunca hiç yalnız bırakmadı. Basında ve sosyal medyada azıcık çıkan tanıtımlarımıza rağmen oraya bilerek yahut bilmeyerek gelen herkese ve en önemlisi onları tekrar tekrar geri getirebilen sergimize şöyle bir uzaktan bakınca belli ki biz de iyi bir şeyler yapmışız dedirtti. Nasıl mı? Negt ve Kluge’nin gerçek kamusal alanı tanımlarken kullandığı tecrübe alanı tanımını ilk elden bir hafta boyunca yaşadık. Alışılageldiği üzere sadece bizim yani sergi ekibinin aktardığı bir tecrübeden bahsetmiyorum. Gelenlerin de tecrübelerini paylaşabildikleri hatta herkesin tecrübeleriyle gelişen ve dönüşen atölyeleriyle, dışarıda top oynayan çocuğun da, işten eve dönerken uğrayanın da, hafta sonu gezmesindeki bir ailenin de beraber deneyimlediği bir alan oldu sergimiz. Sanat severi de geldi, şimdiye kadar sanatla pek işi olmamışı da, ama en önemlisi sergimiz herkesi aynı yerde kapsayabildi. Galiba ondan bir gelen bir daha geldi, galiba ondan açılışından gayrı pek uğrayanı olmayan bilindik sergi düzeninden sıyrılıp her günü dolu dolu geçirdik. Tam anlamıyla ilişkilendik ve sergimiz Bourriaud’un ilişkisel aygıtı olarak işlev görürken ilişkisel estetiği deneyimlememize olanak verdi. Bu deneyimi Lacy üzerinden asla tam içime sinen bir çevirisini bulamadığım, kendisinin kamusal alandaki sanat pratiklerini tanımlarken kullandığı “engagement” kavramı üzerinden de düşünebiliriz belki. Ya da Groys’un gözün egemenliğindeki, dokunulmaya, içine girilmeye korkulan modernist estetiğin karşısına koyduğu işlevsel estetik kavramıyla… Ama hepsinin ortaklaştığı yer birlikte -sanatçısıyla, izleyicisiyle- bir deneyim yaşamak. O gerçek kamusal alanı yani tecrübe alanını kurabilmek. Bir hafta gibi kısa bir sürede ve sınırlı tanıtımla sergimizi ortalama 1000-1500 kişi gezdi. Sonradan aklımıza gelip de koyduğumuz sergi deneyim defterinde yazanların ortaklaştığı yerse şimdiye kadar hiç böyle bir sergi deneyimlemedikleri üzerineydi. Çok mutlu bir şaşkınlık yaşadık ve ağzımız kulaklarımızdayken şunu fark ettik ki bu sergi herkesin kendine özgülüğünü yaşaması için bir alan açarken o alanda birlikte var olmamızı sağlamış.

Sennett, R. (2010), Kamusal İnsanın Çöküşü, 3. bs., Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
Negt, O., Kluge, A. (2004), “Kamusal Alan ve Tecrübe’ye Giriş”. Kamusal Alan, ed. Meral Özbek. İstanbul: Hil Yayınları, 133-140.
Lacy, S. (1995), “Cultural Pilgrimages and Metaphoric Journeys”. Mapping the Terrain, ed. Suzanne Lacy. 2. bs. Seattle, Washington: Bay Press, 19-49.
Bourriaud, N. (2005), İlişkisel Estetik. İstanbul: Bağlam Yayıncılık.
Groys, B. (2017), Akışta: İnternet Çağında Sanat, İstanbul: Koç Üniversitesi Yayınları.